Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Türkiye’de teşvik primi, şike ve taraflı hakem atamaları her zaman olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bu durum genelde dünyada da böyledir. Batı ile aramızdaki fark, onlar böyle olumsuzluklardan ders çıkartıp, hızlı bir şekilde cezalandırma yaptıkları gibi önleyici tedbirler alma yoluna da gitmektedirler. Bakmayın son günlerde sık sık söylenen “Artık Türk Futbolu’nda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözlerine. Bizler bu sözleri çok duyduk ve okuduk. Denetimden, hesap verilebilirlikten ve şeffaflıktan kaçan kulüp başkanları bildiklerini okumaya devam edeceklerdir. Demokrasi algısının yerleşmediği toplumların kaderi böyle yazılmıştır.

     Türkiye Futbol Federasyonu haklı olarak, ben gazete ve televizyon haberlerine bakarak karar veremem diyordu. Bozacının şahidi şıracı örneğinde olduğu gibi, Kulüpler Birliği Başkanı da Federasyon Başkanı’na destek veriyor. Şimdi belgeler Federasyon’un elinde. Bakalım nasıl bir karar verecekler. Her zaman yaptıkları gibi “ne şiş yansın ne kebap” mı diyecekler ya da tarafsız ve yansız objektif karar mı verecekler. Tüm kulüpler Türkiye Futbol Federasyonu’na destek vermek zorundalar. Çünkü, bir şekilde, kıyısından köşesinden de olsa bu çamura bulaşmış durumdalar. Aslında bütün kavga pastadan daha fazla pay alabilme kavgası. Futbolun çok geniş kitleleri etkilemesi, başta siyasiler ve iş çevresi olmak üzere herkesin iştahını kabartıyor. Futbol maçları üzerinden milyarlarca liralık bahis oynanmasını başka bir şekilde izah etmek çok zor.

     Aç gözlü siyaset kurumları, büyük kulüplerin yönetiminde her zaman söz sahibi olmak istemektedirler. Şike operasyonlarındaki son gelişmeleri dikkatlice incelediğimiz zaman, oyun içinde oyun olduğunu söyleyebiliriz. Futbol Federasyonu şike dosyası ile ilgili olarak nasıl bir karar alırsa alsın değişmeyen bir gerçek vardır. Türk futbolu çok derin bir yara almıştır. Futbol sevdalıları üzüntülü ve hayal kırıklığı içindedir. Futbol düzenine karşı inançlarını kaybetmişlerdir. Bu yıkımın düzeltilmesi uzun zaman alacaktır. 

     Esas olan ahlaklı olabilmektir. Bir ülke düşünün, rüşvet ve yolsuzluklar liginde Avrupa’da birinci, dünyada altıncı sırada. Suç ekonomisi almış başını gidiyor. İçki, sigara ve akaryakıt kaçakçılığı yetkililerin gözleri önünde yapılıyor. Uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı neredeyse ekonominin bir parçası olmuş durumda. Gümrük kapılarının hali ortada. Böyle bir ortamda, futbolumuzda şike yok demek, anlamsız işlerle uğraşmaktan başka birşey değildir. Siyasi ahlakın, ticari ahlakın ve sosyal ahlakın olmadığı bir yerde spor ahlakının varlığını beklemek, kendimizi kandırmaktan başka birşey değildir. Bir bütün olarak toplumsal ahlakın yerleşmediği durumlarda, sorunlar da artarak devam edecektir.

     Eskiden, hayali ihracatçılar, kaçakçılar ve dolandırıcılar kulüp başkanlığına çok hevesli olurlardı. Çok şükür, bu tip insanlardan kurtulduk. Ancak, şimdi ise daha değişik amaçları olanlar kulüp başkanı olmak istiyor. Statü kazanmak, tanınmak, bakan ve valiye yakın olabilmek için kulüp başkanı olanlar var. İşinin başında olması gereken bir iş adamı neden kulüp başkanı olmak ister hep merak ederdim. Para da harcıyorlar. İçlerinde futbolun “F”sinden anlamayanlar çoğunlukta. Git, işine gücüne bak kardeşim. Anlaşılıyor ki, kulüp için harcadıkları paraları, bir şekilde geri kazanmanın yolunu buluyorlar herhalde.

     Türkiye Futbol Federasyonu, Süper Lig ve 1. Lig’deki takımların, kurumsallaşması, ciddi bir denetimden geçmiş gelir-gider hesaplarının ortaya konulması ile idari ve mali yönden şeffaflığın sağlanmasını gerçekleştirsin, göreceksiniz, ahlaki kurallar kendiliğinden yavaş yavaş da olsa yaşama geçecektir.