Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Türkiye’de milli eğitim sisteminin yapısını değerlendirdiğimizde, bir sistem görüntüsü ifade etmemektedir. Eğitimin amaçları, hedefleri, eğitim ve öğretim süreçleri ile ölçme ve değerlendirme arasında önemli bir uyum sorunu gözükmektedir.

     Türkiye’de milli eğitim politikalarında son yıllarda ciddi değişiklikler yapılmış ve çok sayıda düzenlemeye ve değişikliğe gidilmiştir. Bu düzenlemelerin ve değişikliklerin ne anlama geldiği ve doğuracağı muhtemel sonuçlarının neler getireceği oldukça açıktır. Yapılmak istenen tek şey, Atatürkçülük ve ilkelerinin milli eğitim mevzuatından hızla silinmesi ve dini eğitime ağırlık verilmesidir. Yapılanların eğitim sistemimizin yapısal sorunları ile bir ilgisi yoktur.

     Yapısal sorunları çözmek iddiasında olan bir yönetim, sistemi tamamen dershanelere teslim ederek, eğitimi ticari bir emtia haline getirmez. Nitekim, yeni Milli Eğitim Bakanı, bir türlü Atatürkçülük ve çağdaşlık kompleksinden kurtulamadığı için, imha politikasını ateşli bir şekilde uygulamaya başlamıştır. Kendisini bu günlere getiren ve bu olanakları sağlayan Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı böylesine kin ve nefret içinde olmasını anlamak mümkün değildir.

     Sadece, devam zorunluluğu koşulunu yerine getirmek, ilköğretim ya da liseden diploma almaya yetmektedir. Çok ciddi ve çağdaş eğitim veren ilköğretim, lise ve üniversitelerimizi bir tarafa bırakacak olursak, birçok okulumuzda eğitim ve öğretim, yapılmış olmak için ve şeklen yapılmaktadır. Üniversite sınav sonuçları bu olumsuzluğu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Özellikle, meslek liseleri ile meslek yüksek okullarının radikal değişikliklere gereksinimi vardır.

     Türk eğitim sisteminin temel sorunlarına bir bütün olarak bakılmaz ve sistem ile bir bütün olarak ilgilenmedikçe, özel alanlarda ve kısmi olarak yapılacak değişiklikler, zaten bozuk olan sistemi daha da bozmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Eğitim sisteminin sorunlarının yeni okul binaları yapılarak veya imam hatip liselilerin üniversite sınavlarındaki kat sayısını kaldırarak çözülebileceğini düşünen bakış açısı terk edilmelidir.

     Her türlü lüks harcamaya para bulan hükümet, nedense bir türlü, öğretmen atamalarını söz vermesine rağmen yapmıyor. İki yüz bin öğretmen açığının olduğu milli eğitimde, iki yüz elli bin öğretmenin atama için bekletilmesi akıllara ziyan. Anlaşılan, Milli Eğitim Bakanlığı imamları öğretmen olarak atamadan gerçek öğretmenlerin atamasını yapmaya zaman bulamıyor. Toplum olgusunu bireylerin meydana getirdiğini unutmadan, toplumsal anlayışta eğitimin bir numaralı yapıcı unsur olduğunu kabul edersek, hedeflediğimiz toplumsal denge ve gelişmeye daha kolay sahip oluruz.