Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim en büyük eserim Cumhuriyettir” sözünü unutmadan, Atatürk’ün Türk Ulusu’na gösterdiği uygarlık yolunda ilerlemek her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının temel düşüncesi olmalıdır. Her dönem kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Çünkü, anlamlar, mekana ve zamana göre değişebilmektedir. Cımbızla çeker gibi bazı olumsuzlukları sürekli ön plana çıkararak demagoji yapmanın kimseye faydası olmaz. Bugün dünden farklıdır. Yarın da bugünden farklı olacaktır.

      Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının nasıl bir  mucize yarattıklarını anlayabilmek için o günkü koşulları unutmamak gerekir. Nüfusunun yüzde sekseni kırsal bölgede yaşayan, bebek ölüm oranları yüzde altmışı geçen, doktorun, mühendisin, öğretmenin, okulun olmadığı, karayolunun yok denecek kadar az mevcut demiryollarının tamamının ise yabancıların olduğu, iğne-ipliği bile ithal eden, çarpma ve bölme işlemlerini bilen insanın mumla arandığı, Osmanlı’dan kalan borç yükü altında ezilen, elde yok avuçta yok bir toplum. Ancak, bağımsızlık ateşi ile yanan, aydınlanma ilkesinin peşinden koşan, çağdaş uygarlık düzeyini kendisine hedef edinmiş, Vatan’ını ve Ata’sını canı kadar seven kahraman bir toplum.  

     Son aylarda gazete ve televizyonlarda Atatürk ve İnönü dönemini yerden yere vuran yazarlara ve televizyon sunucularına acıyorum ve en kısa sürede bu komplekslerinden kurtulmalarını öneriyorum. Yaşlıca ve botoksunu ihmal etmeyen bayanı bir tarafa koyuyorum. Çünkü, artık klinik bir vaka. Kadrolu, bir Atatürk ve İnönü düşmanı olarak aldığı paranın hakkını vermeye çalışıyor. Beni en çok şaşırtan başarılı bir eğitim döneminden geçmiş, çağdaş görünümlü otuz-otuzbeş yaş civarındaki bayan televizyoncuların Atatürk ve İnönü’yü zalim ve faşist olarak suçlamaları. Varlıklarını ve yaşamlarını Atatürk Cumhuriyeti’ne ve onun devrimlerine borçlu olanların bu kadar gözleri dönmüş bir şekilde davranmaları insanlık adına da utanç verici. Bu sözleri para karşılığı söyledikleri apaçık ortada. Okullarda bile Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yasaklayıp düğünlerde gezen Başbakan’dan cesaret aldıkları anlaşılıyor. Bu ülkeden kimler geldi kimler geçti.

     Atatürk devrimlerinin büyüklüğü yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Şayet bugün, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin geri kalmışlığını ve bağnazlığını yaşamıyorsak, Atatürk Cumhuriyeti’ne şükretmeliyiz. Atatürk, yaşamı boyunca gericilerle ve yobazlarla mücadele etmiştir ve bunları çağdaş Türkiye Cumhuriyeti için daima tehlike olarak görmüştür. Bugün yaşadığımız ortamda Atatürk’ün ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılıyor.   

     Osmanlı dönemine özenenler de bu sevdalarından vazgeçmelidir. Osmanlı Hanedanı dokuz mareşal çıkartan bir imparatorluktur. Osmanlı İmparatorluğu ile ecdadımız olarak her zaman gurur duyarız. Ancak, bu davranışımız Osmanlı Hanedanı’nın yanlışlarını bilmediğimiz anlamına gelmez. Bu konularda birkaç kitap yazılabilir. Daha önce de belirttiğim gibi, tarihte her dönem kendi içinde değerlendirilmelidir. Belirli bir dönemi dışarıdan ön yargılı olarak değerlendirmenin kimseye yararı olmaz.

      Atatürk’ün şu sözleri herşeyi açıklamaktadır:

     “Memleket ve milletin kurtuluşu ve mutluluğu için çalışmaktan başka bir amacım yoktur. Bu, bir insan için yeterli bir sevinç ve zevk sağlar. Benimle beraber olan arkadaşlarım, bütün vatandaşlarım da aynı amacı izlemektedirler. Kişisel ve ailevî huzur ve mutluluğun, milletin huzur ve mutluluğuyla ayakta durduğunu, memleketin güvenlik ve dokunulmazlığıyla mümkün olduğunu gerçek ve ciddî bir şekilde anlamışlardır. Ben ve benimle beraber olanlar, hedefimizin yüceliğine, yolumuzun doğruluğuna eminiz. Bunda asla şüphe ve tereddüdümüz yoktur. Milletimizin, Türk milletinin yakın, uzak tarihine gereği kadar bilgimiz vardır. Geçmişin derslerini, bugünün ve geleceğin yaşamı için göz önünde tutmak dikkatinden mahrum değiliz. Yaptığımız hizmetlerle övünmüyoruz. Yapacağımız hizmetlerin, övünç sebebi olabileceği ümidiyle avunuyoruz.”