SÜPER LİG TAKIMLARININ MALİ DURUM ve KAR ZARAR HESAPLARI BAĞIMSIZ DENETİM KURULUŞLARI TARAFINDAN DENETLENMELİDİR

Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Türkiye Futbol Federasyonu’nun mali durum ve kar zarar hesaplarının her yıl bir bağımsız denetim kuruluşunca denetlenmesi zorunluluğu varken, Süper Lig takımlarının denetim zorunluluğundan muaf tutulması anlaşılacak gibi değil. Süper Lig takımlarının bütçeleri önemli rakamlara ulaşmaktadır. Dernek statüsünde olan bu kulüplerin hesaplarının basit gelir gider defteri ile tutulmaya çalışılması bazı usulsüzlükleri ve yanlışları beraberinde getirebilir. Sanırım, büyük kulüplerden bazıları bağımsız denetim işlemini gerçekleştiriyor.

     Türkiye genelinde büyük taraftar kitlesine sahip kulüpler kurumsallaşma konusunda bazı adımlar atıyorlar. Esas sorun Anadolu Kulüplerinde. Süper Lig’de mücadele eden bir Anadolu Kulübünün Başkanının şu demeci beni çok şaşırtmıştı: “Kulüpten, temlik koyduğum on yedi milyon TL alacağımın dokuz milyonunu tahsil etttim. Şu anda sekiz milyon TL alacağım var.” Hiç kimse de çıkıp sormuyor: “Senin etin ne, budun ne? Nereden buldun bu kadar parayı da kulübe borç verdin. Ne zaman verdin, nasıl verdin?” 

     Anadolu Kulüpleri’nin işleri daha zor. Büyük kulüplerin marka değerleri olduğu için sponsorluk gelirlerini daha rahat buluyorlar. Ayrıca, kıt kaynaklarla Süper Lig’de barınmaya çalışan Anadolu Kulüpleri’nin karşılıksız çek, senet, teminat ve temlik sorunları hiç bitmiyor. Bu tip olumsuzluklar da, mali durumu bozduğu kadar parasal işlerde de kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Böylesine karışık bir ortamdan da kötü niyetliler faydalanmaya çalışıyor. Zimmet, şike ve teşvik gündemden düşmüyor. Halbuki, spor kulüpleri mali durum ve kar zarar hesapları konusunda şeffaf davranarak kamuoyuna açıklamalarda bulunsa, birçok sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çünkü, zimmetin, şike ve teşviğin panzehiri şeffaflık ve hesap verme sorumluluğunun ortaya konulabilmesidir.

     Süper Lig takımlarına nakit akışını sağlayacak gerçek bütçe politikaları, altyapı tesisleri ile konaklama alanları, kurumsal yapılanma ve kulüp hesaplarının bağımsız denetimden geçmiş raporlarının kulübe ait WEB sayfasında yayınlanma zorunluluğu getirilmelidir. Sürekli kulübe borç para vererek kulübü ayakta tutmaya çalışan ve bu arada kulübü kendisine bağlayan başkan tiplerine de görev verilmemelidir. Kulübü yaşatma görevi tüm kent halkına ait olmalıdır. Hiç kimse de babasının hayrına borç vermeyeceğine göre, katılımcı bir anlayışın ortaya konulması en doğru olanı olacaktır.  Kentin futbol takımının  Süper Lig’de olması tüm kent halkını mutlu etmektedir. Ancak, buna, birkaç paralı iş adamı ile siyasetçiler karar vermemelidir. Bir futbol takımının siyasetle iç içe görüntü vermesi, halkı takımdan soğutmaktadır. Kulübe destek veren iş adamları ile siyasetçiler şunu söyleyebilir: “Ne yapalım yani, biz sahip çıkmasaydık kulüp yönetimsiz kalacaktı.”  Elbette, bu sözlerin de haklılık payı var. Ancak, bu şekildeki bir yönetim anlayışı, kurumsal yapılanmayı engellemektedir. Kulüpler, kalıcı gelir kaynaklarına sahip olmanın yollarını aramalıdırlar. Kişilerle ayakta durmaya çalışan kulüplerin ömürleri uzun olmamaktadır.

     Bu arada, Türk futbolunda son aylarda yaşanan deprem sonucunda, Türkiye Futbol Federasyonu ve Süper Lig Kulüpleri tribünler neden boş kalıyor sorusunun yanıtını bulmak zorundalar. Türkiye’de sosyal yaşamın bir parçası olan futbolda temmuz ayında yaşanan şike skandalı ve sonrasındaki yaşananlar futbol severleri futboldan soğutmuştur. Belki biraz tuhaf gelecek ama, sorunları yaratanlar, sorunların çözümünün parçası olmak konumundadırlar.