Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     İnsan kolay inanan bir canlıdır. Kendisini birşeylere inanmak zorunda hisseder. İnanmak için iyi bir neden bulamadığında, elindeki kötü nedenlerle yetinir. Eğer insanları, düşündüklerine inandırırsanız, sizi mutlaka seveceklerdir. Gerçekten düşündürürseniz, sizden hoşnut olmayacaklardır. Öyle insanlar vardır ki, eğer birşeyi zaten bilmiyorlarsa, onlara hiçbir şey anlatamazsınız. Bu sözler, Türkiye’nin son yıllardaki yapısını yansıtmaktadır.

     Nilüfer’in çok güzel bir şarkısı var. Sözleri; “Kim derdi ki seninle bir gün ayrılacağız. Geçip giden yılların ardından bakacağız” diye devam edip gidiyor. Güzel Ülkemizin bugünkü durumuna baktığımızda, “Kim derdi ki” sorularının çoğaldığını görüyoruz. Şimdi, aklımıza gelen soruları teker teker sormaya başlayalım:  

Kim derdi ki; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir okul bahçesindeki büstünde, imam hatipli ve sıkma başlı kız öğrenciler soytarılık yapabilecekler.

Kim derdi ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 19 Mayıs törenlerinin kaldırılacağını ve küçük öğrencilerin Umre’ye gönderileceğini.

Kim derdi ki; Kadın eli sıkmayan kaymakam sayısı diğerlerinden fazla olacak.

Kim derdi ki; Cumhurbaşkanı ve Başbakan el birliğiyle bir terör örgütü liderini (!) Genelkurmay Başkanı olarak atayacak.

Kim derdi ki; Hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin ve yandaşların hukuku hakim kılınacak.

Kim derdi ki; Kömür torbaları ve makarna paketleri vatandaşın oyu yerine geçecek.

Kim derdi ki; Başbakanlık eliyle Atatürkçü Gençlik yerine dinci gençlik yetiştirilecek.

Kim derdi ki; Para tüm değerlerin önüne geçecek ve Türkiye, Avrupa Rüşvet ve Yolsuzluklar Ligi’nde birinci sırayı alacak.

Kim derdi ki; Badem bıyık ve türban liyakat unsuru olacak.

Kim derdi ki; Cumhuriyetin tüm varlıkları yabancılara ve yandaşlara peşkeş çekilecek.

Kim derdi ki; Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi kaldırılmak istenecek.

Kim derdi ki; PKK’lı teröristlere Habur’da çadır mahkemeler kurulacak ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Türkiye’nin bölünmesi için PKK’lı teröristlerle yurtdışında pazarlığa girişecek.

Kim derdi ki; İşsizlik ve yoksulluk kader olarak sunulacak.

Kim derdi ki; ......................................................................

     Vahabilerin paraları ile cari açığın karşılandığını, hızlı bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelinden sarsıldığını, Ulus Devlet yapısının yok edilmeye çalışıldığını, yandaşların ve döneklerin baş tacı edildiğini, otokratik bir rejime doğru gidildiğini, borca dayalı bir sistemle ekonominin büyütüldüğünü, zenginin daha zengin edildiğini ve yoksulların dini duyguları kullanılarak kandırıldığını söylemek bizden. İster inanın, ister inanmayın...