Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Türkiye’nin duyarlı, cesur, zeki ve aydınlık yüzlü gençleri Ülke gündemine el koyarak ben de varım dedi. Çok da iyi oldu. Başta siyasi partiler olmak üzere tüm Türkiye’ye demokrasi dersi verdiler. Nerede bu gençler diyenlere, çok güçlü bir sesle, buradayız ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş ve laik Cumhuriyeti’nin bekçisiyiz dediler.

     Bir Başbakan düşünün, kadınların doğuracağı çocuk sayısını belirlemekle kalmayıp, sezeryan yok, normal doğum yapacaksınız diyebiliyor. Elinden gelse başka işlerin de zamanını ve sayısını belirleyecek.

     Bir Başbakan düşünün, insanların nasıl giyineceklerine, ne yiyip ne içeceklerine karar vermek istiyor. Daha da ileri giderek, alkolü ağzına süren herkes ayyaştır diyebiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranları ayyaş olarak tanımlıyor.

     Bir Başbakan düşünün, Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alıyor ve T.C.nin kullanılmasını yasaklıyor. Türk Bayrağı’nı bir suç unsuru gibi görenleri destekliyor.

     Bir Başbakan düşünün, Ulusal Bayram kutlamalarını birer birer kaldırıyor, tüm okulların imam hatip lisesine dönüştürülmesini uygulamaya koyuyor.

     Bir Başbakan düşünün, tek amaçları, çevreyi ve kentini korumak olanlarının tamamını çapulcu olarak ilan edebiliyor. Bizimkiler ve sizinkiler diye ülkeyi bölme noktasına getirmekten hiçbir endişe duymuyor.

     Bir Başbakan düşünün, Uludere ve Reyhanlı katliamlarında sus-pus oluyor, ama, çevreci gençlere karşı acımasızca davranabiliyor.

     Bir Başbakan düşünün, yüksek bilgisiyle, İstanbul üzerinden bir defa havadan yaptığı uçuşla üçüncü köprünün güzergahını belirleyebiliyor, bu kararı verirken, İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde, Boğaz’a yapılacak üçüncü köprünün cinayet olacağını söylediğini unutuyor.

     Bir Başbakan düşünün, kendisini yargıç ve savcı yerine koymaktan çekinmediği gibi, okuldaki öğretmenin ya da karakoldaki polisin bile işine karışıyor.     

      “Türkiyeli Başbakan”ın bunlara benzer söylem ve uygulamaları yazmakla bitecek gibi değil. Bana göre “Türkiyeli Başbakan”, tüm bu davranış ve sözlerini bir stratejinin parçası olarak yapıyor ve seçim startını veriyor. Safları sıklaştırıyor. Yalnız, ortada önemli bir problem var. Gençlerin direniş ve tepkisi “Türkiyeli Başbakan”ın karizmasına derin bir çizik attı. İster misiniz, bizim gençlerle birlikte emperyalist sermaye de “Türkiyeli Başbakan”ı gözden çıkarsın?

      Taksim Gezi Parkı ile başlayan direniş ve tepkinin tüm Türkiye’ye yayılıp, coşku ile ortaya konulmasının nedenlerinin, yukarıda saydığımız haksızlıklardan kaynaklandığı anlamamak için öfke ve kibirden de öte, kötü düşünceli olmak gerekiyor. Demokrasiyi sadece Meclis’teki çoğunluk olarak görerek, ben yaptım oldu diyerek baskıcı ve otoriter bir rejim kurmaya çalışmanın, en büyük zararını halkın göreceğini unutmamak gerekiyor. 

       Gençler, iktidarı ile, muhalefeti ile, tüm siyasi partileri açığa düşürdüler. Bravo Gençler’e. 

     Sonuç olarak; gençler hep bir ağızdan şunları söylüyor:

“GENCİM, ÖZGÜRLÜKÇÜYÜM, BAŞBAKAN’A KIZGINIM”