Ahmet AKIN – Yeminli Mali Müşavir

     Yasaklarla iktidar süresini uzatmaya çalışan AKP iktidarına, bir zamanlar Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın birlikte oynadığı son derece gırgır tiyatro oyunu olan “Yasaklar”ı izlemelerini öneririm. Özellikle alkol ve dini yasaklar bölümlerini tekrar tekrar izlemelerinde fayda var. 

     Ne zaman ki bir ülkede, siyasal iktidar hukuka aykırı bir şekilde halkın yaşam ve davranışları üzerine yasaklar koymaya başlarsa, sonunun yaklaştığını kabul etmiş oluyor. Meclisi hallettiler, medyayı susturdular, üniversitelerin varlığı ile yokluğu belli değil, iş adamlarının gözü rant ve paradan başka bir şey görmüyor, hukuk ve yargının durumu içler acısı, Cumhurbaşkanı zaten en has adamları, Ordu’ya da kendi Paşalarını bir bir yerleştiriyorlar. Fakat, ne yaparlarsa yapsınlar halkın direncini kıramıyorlar.

     Taksim Gezi Parkı Direniş Ruhunun tüm Türkiye’ye yayılmış olması en büyük korkuları. Ne kadar çok yasak koyarlarsa koysunlar, sonlarının geldiğini kendileri de görüyor.

Korkuyorlar, çünkü, soygunda ve talanda sınır tanımadılar.

Korkuyorlar, çünkü, düşünce ve ifade özgürlüğünü yok sayarak insan haklarını ayaklar altına aldılar.

Korkuyorlar, çünkü, keyfi kararlar alarak Anayasa’yı sürekli ihlal ediyorlar.

Korkuyorlar, çünkü, Mursi’nin getirdiği Sisi, Mursi’yi devirdi.

Korkuyorlar, çünkü, orantısız zeka karşısında orantısız güç kullanmanın boş olduğunu gördüler.

Korkuyorlar, çünkü, din sömürüsü yapılarak sürekli iktidarda kalınamayacağını anladılar.

Korkuyorlar, çünkü, dış politikada, işbirliği içinde oldukları emperyalist sermayenin oyununa gelerek büyük itibar kaybettiler.

Korkuyorlar, çünkü, eli kanlı teröristlerin silahları ile birlikte Türkiye’yi terk etmelerini adeta alkışlayarak izleyerek, büyük suç işlediler.

Korkuyorlar, çünkü, sözde Ergenekon terör örgütü projeleriyle vicdanları yaraladılar.

Korkuları çok büyük. O kadar büyük ki, futbol maçlarında davul ve pankartı bile yasakladılar.

Ne diyelim; korkunun ecele faydası yok.

Nasıl davranmaları gerektiğini daha önce çok söyledik ve yazdık. Bir kez daha hatırlatmaktan zarar gelmez:

Gerçek Müslümana yakışanı yapın. Yalandan, talandan ve halkı soymaktan uzak durun.

Düşünce ve ifade özgürlüğü ile insan haklarına saygılı olun.

Atatürk Cumhuriyeti’nin temel değerleri bu ülkenin geleceğinin teminatıdır. Onları zayıflatmak yerine daha da güçlendirin.

Karşınızdaki kişinin etnik köken ve mezhebi ne olursa olsun, onun önce insan olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Değişik yaşam tarzlarını, inanç ve düşünceleri anlamaya çalışın ve onları önemseyin.

Topluma kin ve nefret tohumları serperek ayrışma yapmayın. Bilakis, birleştirici, adil ve hoşgörülü olun.

Hukukun üstünlüğüne ve katılımcı demokrasiye her zaman güvenin ve onu takip edin.

Çağdışı geleneklerin ve hurafelerin peşinden değil, bilim ve teknolojinin peşinden gidin.

Yoksulluk ve cehaletin kader olmadığını anlayın, borçlanarak ve tüketerek değil, üreterek ülkeyi büyütmenin yollarını arayın.

Üniter Devlet yapımızı dağıtmaya çalışarak ateşle oynamayın. Önce kendinizi yakabilirsiniz.

Ne demişler; anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az gelirmiş…